24 Ağustos 2012 Cuma
Sonsuzluk bizim hikayemize koyulmuş bir isimdi hani ?
Sen benden gittin ya. Sadece sen gitmedin aslında. Hayallerimiz,anılarımızı götürdün beraberinde. şimdi sığındığım minik bir ayı var yanımda. her gece beraber uyuyup onları düşündüğüm minik bir ayı.. Gözlerimden akan yaşları artık silen ellerin değil yorganım olmuştu. ve ağladığımda omzunda bulduğum huzuru başka kollarda arar olmuştum artık. şimdi sana gitmek yakışır mı sevgili ? beni tamamlayan sen, şimdi nasılda gitmiş olursun. bu hiç adaletli bir hayat değil. seni o kadar özlerken gitmen.. bu mutlu sonlu filmlere yakışmayacak bir son. aslında her hikayenin mutlu olması şart değil ama bizim hikayemize mutsuzluk olmamalı. ellerin,kokun,bakışın,gülüşün olmalı hikayemizde.onları betimleyerek anlatmalıyım ben her saniyeyi. Heyecanlanmalıyım yazıp yazıp okuduğumda. Tıp kı ilk günkü gibi.. o saf duyguları en temiz duyguları yaşamalıyım tekrardan sende.tekrar titremeli ellerim kalp ritimlerim değişmeli,gözlerim dolmalı. ellerini kokladıkça doymamalıyım kokusuna ve sana bakmaya doymamalıyım. gözlerim dolmalı mesela yok yere. aklımda şizofrenlikler kurmalı seni dişi sinekten bile kıskanmalıyım . kafayi yer hale gelmeliyim. ama yinede mutlu olmalıyım sende.. ve bunları tekrardan yaşamak bizim hikayemizde imkansız olmamalı. kavuşmalıyız mutlu sonumuza.. Sonsuzluk anlamlanmalı bu hikayede.
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Hoşça Kal Sevgili
Hoşçakal.. Bir hikayenin sonu ve başka bir hikayenin başlangıcı olan kelime. Yarım kalmış bir aşk ve yaralı bir kalp varken ortada mutlu olmak nasıl beklenir ki tanrıdan ? Şimdi geçmişe dönüp baktığımda ellerimde olmayan ellerin,yanımda olmayan bedenin. Ne yaslanabileceğim omzun nede tutabileceğim ellerin var artık. Özlem bizim aşkımızın anlamı olursa bizim ne yapmamız gerek birbirimiz için. Bakma öyle ben konuşur susarım. Ama sen hep bu halimi sevmezmiydin. Bir kar günü sana sarıldığım günü hatırlarsak eğer sana yaptığım şaklabanlıkları düşünürsek eminim ki yüzünde bir tebessüm oluşur. Çünkü ben biliyorum. Bizde bitmemiş bir şey var. Bizim sonumuz tek kelime olmamalıydı. Belki geçmiş hoşça kalabilir. Ama bizim aşkımıza bu veda yetmezdi. Sen bana hoşçakal derken ben sana hoşça kal demişim oysa
10 Ağustos 2012 Cuma
Farklı Gecelerden Biri Daha
Yazın kavurucu sıcağıyla boğuşurken huysuz güneşimiz yavaş yavaş batıyor. ve yavaş yavaş girmiş bulunuyoruz uzun gecemize. Bu gece bir öncekinden daha uzun. Bu gece bir öncekinden daha bunaltıcı. Ve bu gece bir öncekinden çok daha karamsar. Kimimiz uyumaya koyuluyoruz kimimiz kahvemizi yudumluyoruz bu uzun gecede. Kimimiz yıldızları sayıyor ve kimimiz dolunayı izliyor. Bir o kadar huzursuz, bir o kadar yarını planlamaya çalışan aklımız gün geçtikçe ne yapacağını bilmez hale geliyor aslında. Bazılarımız oturup ağlıyor saatlerce bazılarımız ise huzurlu bu gecede. Peki ya sen ? Sen nasılsın ? uzunca düşündüğün ne var ki şuan. Terkedilmiş,kırılgan bir kalbin mi yoksa bunları düşünemeyecek kadar yoğun bir beynin mi var ?
Aslında hepimiz aynıyız bu gecede. Hepimizin bir ortak noktası var. Bu gece farklı hepimize. Uzun,karamsar,belirsiz..
Aslında hepimiz aynıyız bu gecede. Hepimizin bir ortak noktası var. Bu gece farklı hepimize. Uzun,karamsar,belirsiz..
8 Ağustos 2012 Çarşamba
İçimizdeki Tüm Bilinmezliklere Doğru
Aşk nedir ? Evet tam anlamıyla konu bu. Aşk nedir arkadaşlar? Sadece karşı cinse duyulan bir haz mı ? Yoksa herşeye duyulabilen bir haz mıdır? Eğer sadece karşı tarafa duyulan hazsa bizim hayatımızda sevgili dışında nasıl fazlasıyla değer verdiğimiz şeyler olabilir. Katı bir cisim değilde bir köpeğe duyulan aşk olabilir mesela ya da yapılan mesleğe. Peki ya gelip insanlar arasında duyulan aşka bakarsak. Bunu biz nasıl sınırlandırırız. Yani sadece haz mı ? Tutku mu ? Güven,sadakat,fedakarlık bunlar nerede peki ? Yoksa özlem midir aşk ? Aslında aşk tüm duyguların aşırı dozda kalbimize pompalanmasıdır. Bu bana göre böyle . Belki de size göre sadece güvendir ya da sadece tutkudur. Aslında aşk belkide hayatımızda eksik hissettiğimiz şeylerin tümüdür. Bunların cevabı aslında sadece içimizde gizli. Aşık olduğumuz varlığı gördüğümüz anda hissettiklerimizde saklı herşey.Yani içimizde. Şimdi oturun ve düşünün. Saatlerce,günlerce gerekirse.. Ve dönüp bakın. Sadece şu tek kelimeyi sorun kendinize. Aşk ? Aşk nedir? Eğer bunun cevabını bulabiliyorsanız gerçekten hayatın tadını acı bir şekilde almaya başlamışssınızdır
5 Ağustos 2012 Pazar
İki Yabancı
Belki de en doğrusuydu bu bizim için. Sadece son bir denemeye ihtiyaçtı bedenlerimiz. Ve cebimizde kalan son güven,sevgi,fedakarlık ve aşk kırıntılarını da buna kullanarak bitirmemiz gerekiyordu her şeyi. Şimdi ise ne ben sendeyim ne sen bende. Ama bildiğim ve inandığım tek bir şey var biz bir zamanlar bizdik. Bazen tek bir beden bazen de tek bir kalp. Şimdi karşıma oturup kızma bana. Ağlama deme. Sen bilir misin ki bu lanet seyi ? Özlemi ? Özlem denen lanet şey her an kanımda dolaşıyor aslında. Ve her an beni git gide zehirliyor.Yasayan bir ölü misaliyim.. Bakma sen bana ben çok konuşurum bazen de sana göre boş konuşurum. Kocaman bir hikayeyi tek bir lafta yitirdik biz. "Kendine iyi bak" evet bu cümle son cümlemizdi. ve şimdi biz birbirimize değil kendi hayatlarımıza bakar olduk. kolay olan bir şey ilk defa bana bu kadar zor gelir oldu. Ama diyorum ya belkide en doğrusuydu bu bizim için. Belki de biz birbirimize ait olmayan iki yabancıydık. Tıpkı birlikte ama yalnız iki yabancı gibi..
Kentin İlk Işıkları
Yokluğun loş bir odanın ışığı kadar anlamsız. Yokluğun keskin bir bıçak gibi sert. Yokluğun en çokta kalbimde derin bir yara.Şimdi yoksun ya sen,insanlar anlamını kaybeder her geçen gün.Her geçen gün her sabah güneşin doğması anlam vermez bana.Çünkü bilirim ki yüreğim en karanlık zamanında.Güneş doğamaz artık yüreğime. Çünkü yüreğim güneşini kaybetti sevgilim.Şimdi yoksun ya sen,bir çocuk kadar korkak ve ürkek kalbim ve bir o kadar hırçın,mutsuz,umutsuz..Zamanında bu kalbin sahibi varken ne kadar da mutluydu aslında. Güneş batarken kentinde onun içi hep aydınlıktı.O hep heyecanlı,hep sevecendi.Hep,her an yaşamaktan zevk alan,insanların her birinde anlam bulandı.En mutluda senin yanındaydı.En sevecen,en masum seninleydi. Senin yanında anlamını kaybederdi zaman. Ama sen acımadın. Üzülmedin. Bu minik görünen ama içi kocaman olan kalbi yok ettin. Şimdi sen başka kalplerde bir güneş oldun belkide. Ve her sabah kente doğan güneş bu kalbe saplanıp acı verir oldu. Her geçen saniye umudunu yitirir oldu. Ne olurdu gitmeseydin ? Ne olurdu bırakmasaydın bizi,hayallerimizi. En çokta bu acı verir. Hayallerimiz.. Ah o hayaller. Her sabah biz güne merhaba diyecektik.Her gece sarılıp uyuyacaktık. Bazen bıkacak konuma gelecektik.Öyle bir alışcaktım ki kokuna hep burnumda olacaktı aslında. Kokunu duyduğum her saniye yine aynı günkü heyecanda olacaktım. Bir kızımız bir oğlumuz olacaktı. Hani onları büyütecektik ? Sen oğlumuzla salonda maç izlerken biz kızımla yemek yapacaktık.. Bu hayaller küçük görünse de ne kadar yıpratır aslında insanı. Ne kadar zorlar aslında. Her gece belki de bu imkansız hayallerle uyumayı göze aldı benim yüreğim. Şuan belki de sen yatağına yattığında onunla olan hayallerini düşünüyorsun ya da onunla uyuyorsun. Bir zamanlar benim olan sen,bizim olan hayallerimiz şimdi başkalarının elinde. Şimdi tek umudum bir gün.Belki bir gün sevgilim.. Kalbim yine sevecen olur yeniden. Uyandığımda kalbim acımaz. Bu kente doğan güneşin ışıkları belki o gün kalbime saplanmaz
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Biz Hiç Yaşanmamışız Oysa
Aslında kendim için en doğru şeyi yapıyorum.Ama bu bize yanlış.Bizim hikayemize başka biri fazla gelir çünkü.Ama seçmem gereken tek seçenek bu sanırım.. Belki onunla olacak bir hikayede yine bizi yaşayacağım. Suskun bir şekilde.. Umutsuz bir şekilde.. Gözlerimi kapattığımda belki de sen olacaksın yanımda. Sana sarılacağım belki ya da seni öpeceğim.Belki de onun tek bir gülüşünde bile seni göreceğim. Ama yine de sen olmayacaksın o . O bir başkası olacak sevgilim.. Ne sen ne de ben o hikayenin baş kahramanı olacağız. Ve şimdi bakıyorum da .. Beyaz atlı prens dayanamadı,bıraktı uyuyan güzeli. Ve Romeo Juliet'i öpmedi. Aslında Titanik hiç batmadı. Ve biz hiç yaşanmadık..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)